3 Haziran 2007 Pazar

Sosyal Kuralların Psikolojisi (Muzaffer ŞERİF)

A. I. VE II. BÖLÜMÜN ÖZETİ :
İnsanlar toplumsal çevrelerinden bir takım kuralları ve ölçüleri kendi içeriklerine indirgerler. Bunları isteyip istemedikleri, gerçeğin bilincinde olup olmadıkları hiç fark etmez. Toplumdan toplama kurallar ve ölçütler değişir. Herkes bir yere kadar yöreye bağlıdır. Sosyal psikologun bu genel kuralda ayrıcalığı yoktur. Bu onun araştırmalarında gerekli görüş açısı bakımından bir engel oluşturur. Sonuçta yalnızca teknik bakımdan eksiksiz çalışmalar yazarlarının yöreye bağlı oluşlarını yansıtır ve böylece değindikleri sorunlar üzerlerinde kuralsal yargı ilamlarından öte bir şey değildirler. Yöreye bağlı kalmaktan sıyrılmak için sosyal psikolog kendinde derin yer etmiş kurallardan belirli bir ‘’ uzaklık” bırakmayı öğrenmelidir.
Aslında yaşamak uğraşımızın düzenli ayarlanma yollarının ölçütleştirilmesi ve çevremizdeki dünyanın algılanmasının belirli toplumlarda bizimkinden geniş çapta değişiklik göstermeleri,bu toplumlarda yetişenlerin zihinlerinin temelde bizimkinden farklı çalıştığını kanıtlar demek değildir. Bu farklılıkların nedeni, her şeyden önce, yerleşmiş kurallar ve algı dayanağından ayrılıklarda aranmalıdır.
Bu sorunların araştırılmasında bireyi sosyal psikolojiye karşı cephe aldırarak, mantıksal olarak iki alt dizgi kuran çalışmalar ortaya koymak zararlı bir ikilemciliktir. Herhangi geçerli psikolojik bir ülke, yalnız grup içinde bir kişiye veya yalnız onun tüm kültürüne ilişkin olarak uygulanmalıdır.
Piaget, Lewin ve öğrencilerin çalışmalarında sorunlarımızın çözümünde umut verici olabilecek yaklaşımlar şimdiden görülmektedir.
B. III. BÖLÜMÜN ÖZETİ :
Şimdi artık belirlediğimiz alanımız için yolu açtıktan sonra geri dönebilir ve sorunu açıklığa kavuşturacak bazı noktaları konu edebiliriz. Başka kültürlere ait insanların dünyayı görüş yollarını geniş çapta tayin eden zihniyetlerdeki temel farklılıklarda, algı dayanağı çerçevelerinde çok büyük ayrılıklar buluyoruz.Bu bize kuralların (normların) psikolojik analizi için gerekli görüş açısını verdi.
Deneysel psikolojinin değişik alanlarındaki bazı temel gerçekleri gözden geçirmemizle algı dayanağı çerçevesinin işe karışmasının egemen veya geliştirici etken olarak durumun tamamında bulunduğuna değindik. Belki de iki ayrı dizideki veriler yakın ilişkilidir ve bunların her ikisinin de altında uzanan ilke,psikolojik ve kültürel ilişkinin temelidir.Bunu izleyen bölümlerdeki işimiz bu ilişkinin incelenmesi olmaktadır.
Bu bölümde kuralları sosyal psikolojideki yerlerine koymaya çalıştık. Kuralların toplumda yeni dolmuş bir insana önceleri dışsal oldukları sonuca vardık.Yeni doğan insan, kurallarla karşılaştıkça onları benliğine özümser.Böylece kuralların psikolojik olarak incelenmesi, bizi bunları uyarı durumlarının yanında yer vermek gereğine götürmektedir.
Uyarı durumları iyice yapısallaştırılmış olabilecekleri gibi, olmayabilirlerde. Özellikle bu ikinci durumlarda bir tutumu temsil eden bireyin bir duruma olan hazırlığı kesin yapıların örgütleşmesinde egemen rol oynar. İyice yerleşmiş olan toplumsal kurallar, bir kez bireyde özümsendikten sonra, deneyimlerini ve çevresindeki insanlara karşı olan tepkileri tayin eden önemli bir rol oynarlar.
Toplumsal kurallar durağan soyut varlıklar değil, tarihin akışı içerisinde ve bugünkü dünyamızın insan ilişkilerinin ürünleridirler. Dolayısıyla, bundan sonraki işimiz kuralların oluşumu psikolojisini ve bunlar, bir kez bireyde yerleşip özümsendikten sonra, bunların bireyin deneyimi ve davranışı üzerindeki sonuçsal etkilerini araştırmaktır. Bunu gelecek bölümlerde yapmak istiyoruz.
C. V.- IX. BÖLÜMÜN ÖZETİ :
Şimdi ana noktalara özet biçimde göz atabiliriz, Ego, bireyde kalıtımsal, psikolojik bir olgudur. Değerler egonun başta gelen içeriğidirler. Bunlar arasında toplumsal değerler ki toplumsal olarak yerleşmiş duygusal durağanlıklardır ve başlıca (yönetik) kesimi biçimlendirirler. Bu değerler, insanda toplumsal olandır.Bu anlamda, kişi egonun insanda toplumsal olan şey olduğunu söyleyebilir. Ego için ölçütleri değerler kurar. Bunun gibi, ego bir duruma karıştığı zaman, temel gereksinmelerin doyumu için kişinin çabalarını düzenler. Egonun karışacağı olaylar, toplumsal olarak önceden belirlenmiştir. Ego ölçütlerinin bozulması ve egoya yanlış yer verilmesi acıdır; bunlar, çelişki ve suçluluk duygusu yaratır.

Hiç yorum yok: