3 Haziran 2007 Pazar

Siyasetin Doruklarında (Mıchel BESCHLOSS, Strob TATBOTT)

Bu kitap, 20 nci yy’ ın sonuna damgasını vuran en önemli olayın, Soğuk Savaş’ın sona erişinin perde arkasını anlatmaktadır. Oyunun baş aktörleri olan George Bush ve Mihail Gorbaçov arasındaki, kimi yönleriyle işbirliği kimi yönleriyle de diplomatik satranç olarak nitelenebilecek ilişkinin bilinmeyen yönleri, Kremlin, Beyaz Saray, Pentagon, CIA, ve KGB’ de kapalı kapılar ardındaki toplantıları gözler önüne sermiştir. Bu gülerin Soğuk Savaşı ağır ağır eritmesi… Almanya’ nın birleşmesi için yapılan oyunlar, Körfez Savaşı sırasında SSCB ile yaşanan neredeyse Soğuk Savaşı yeniden canlandıracak kritik anlar. Her iki lider bu zorlu mücadeleyi birbirlerine karşı değil, kendi ülkelerindeki güçlere karşı verirler. Müthiş bir hızda yaşanan bu gelişmeler Soğuk Savaş dengelerini alt üst edip yeni bir dünyayı biçimlendirmiş ve baş oyuncularını da alaşağı etmiştir. Bunu nedeni de iki liderin birbirlerine aşırı güvenmeleridir.
Olayın esas kahramanları; ABD başkanı George Bush ve onun Dış işleri Bakanı Jemes Baker ile Rusya lideri Mihail Gorbaçov ve onun Dış İşleri Bakanı Edward Sevardnadze.
Gerge Bush’ un 23 Ocak 1989 günü Mihail Gorbaçov’ u telefonla arayarak Amerikan – Sovyet ilişkilerinin gelişmesi konusunda ayak sürümeyeceğini belirtmesi ile başlayan diplomatik süreç Sovyetler Birliği’ nin dağılma sürecini de başlatmış oldu. Bu dağılma süreci de yeni bir Amerika İmparatorluğu’ nun başlangıcını oluşturdu. Görülmemiş bir domino etkisi yaratan bu gelişmeler, sadece Sovyetler’ in değil Demir Perde efsanesinin de sonu olur.
Bu tarihi süreç George Bush’ un 20 Ocak 1989’ da Başkanlığa seçilmesiyle başlamış ve 25 Aralık 1991’ de Mihail Gorbaçov’ un artık “ dünün adamı “ olduğunu görmesiyle son bulmuştur.
Olayın ve dönemin kahramanlarından Bush’ un SSCB ile olan yakın diyalogu Başkan Yardımcılığı yaptığı dönemde başlamıştır. Ronald Reagan döneminde Başkan Yardımcısı olan George Bush ılımlılığıyla tanınmaktadır. Oysaki Reagan Sovyetlere karşı sert tavırlar sergilemekteydi ve ılımlılığıyla tanınan Bush’ u Dış işlerinde ön plana çıkarmak istemez. Ancak Gerge Bush, Reagan’ ın Sovyetlere karşı sert tavır ve sözlerinden rahatsız olduğunu, özel görüşmelerinde ifade etmiştir. Bush ile Gorbaçov arasındaki bu yakınlaşma Bush’ un Başkan Yardımcılığı döneminde, SSCB ziyaretleri sırasında da pekişmiş oldu.
1986 Ekim ayında Reagan Gorbaçov’ la Reykjavik’ te buluştur. Bu buluşmanın amacı her iki ülkenin nükleer silahlarında önemli bir indirim yapılmasıdır. Bu beklenmedik teklif daha ilk adımda anlaşmazlıkla sonuçlanmıştır. Ancak 1987 yılında Washington’ da orta menzilli nükleer füzeleri yasaklayan bir anlaşma imzalanır. Bu ABD – SSCB ilişkilerinde önemli bir adımdır. Gorbaçov’ un estirdiği bu olumlu hava BM’ de yaptığı şu konuşma ile daha da pekişmiş olur “Güç kullanımı ya da tehdidi artık bir Dış Politika aracı olmayacaktır. SSCB’ nin askeri doktrini tümüyle savunmaya yönelik bir konuma gelecektir. Doğu Avrupa’ daki yarım milyon asker, tank, top ve savaş uçaklarından bir kısmı geri çekilecektir.” Gorbaçov’ un kendi ülkesinde başlattığı “glasnost ve prestroika” hareketi uluslar arası platformda da yayılmış olur. Bunların hepsi Reagan döneminde olur. Washington ile Moskova arasında ilişkiler düzelmiş ve silahların kontrolü ile diğer konularda bir dizi anlaşma yapılmasına karşılık Sovyetler yeni silah üretmeye ve uluslar arası alanda güç göstermeye devam etmektedir. Dolayısıyla pek çok Amerikalı ülkelerinin oyuna getirildiğini düşünür. Bunun sonucunda da Bush seçimleri kazandıktan sonra ABD – SSCB ilişkilerinde bir duraklamaya gidilmesini emreder ve gelişmeleri izlemeye koyulur. Çünkü Sovyet savaş kapasitesi değişmediği sürece Amerikalılar Gorbaçov’ dan kuşkulanmalıydılar.
Gorbaçov 6 Nisan 1989’ da Londra’ da Margaret Thatcher’ la görüşür ve ABD-SSCB ilşkilerindeki duraksamadan duyduğu rahatsızlığı dile getirir. Thatcher ise yaptığı basın toplantısında Gorbacov’ a güvendiğini ve onunla iş yapılabileceğini belirtir. Böylece Thatcer ABD ve Rusya arasında arabulucu rolünü üstlenir. Thatcher’ in bu tutumu gerek ABD gerekse Avrupa ülkelerinde Gorbacov’ a olan şüpheci bakışların biraz olsun yumuşamasına neden olur.
Gorbaçov iktidara gelince, Sovyet savunma harcamalarının kısıtlanmasını ve SSCB’nin batı ile rekabetten çekilmesi görüşüne uygun olarak karşılıklı silah indirimi fikrine sıcak bakmaktadır. Ancak NATO için ABD’ nin nükleer silahları, SSCB’ nin iki avantajına karşı çok önemlidir. Bunlardan biri SSCB’ nin Batı Avrupa’ ya olan coğrafi yakınlık diğeri ise Varşova Paktı’ nın NATO’ dan daha fazla asker, tank ve topa sahip olmasıdır. Gorbaçov bu noktayı kabul ederek Sovyet güçlerinde tek taraflı bir indirime gider. Sovyet ordularının Batı Avrupa’ da bulunmasının nedeni Varşova Paktı ülkelerini baskı altında tutmak dır. Eğer Rus ordusu bu ülkelerden çekilirse bu baskı sona erecek ve bu ülkeler belki de kendi kaderlerini tayin ederek Avrupa’yla bütünleşeceklerdi. Tabi ki bunda aslan payını ABD ve Avrupa alacaktır.
Soğuk savaşın SSCB’ nin Doğu Avrupa’ yı işgaliyle başladığı düşünülürse Sovyet askeri varlığının bölgeden çekilmesi Soğuk Savaşın da bitişinin göstergesi olacaktır.
Dışarıda bu gelişmeler yaşanırken Rusya kendi iç çekişmeleriyle de boğuşmaktadır. Gorbaçov’ un reformları içeride pek umduğu gibi gitmez. Ülkede kıtlık başlamıştır. 1986 yılında SSCB’ nin dağılma süreci başladı. Letonya, Litvanya, Estonya Sovyet ilhakını kınayarak bağımsızlık yönünde harekete geçerler. Doğu Alman Hükümeti, yurttaşlarının ülkeden izin almadan çıkabileceklerini açıklamış o gece yüz binlerce kişi Berlin’ i ikiye ayıran duvarın üzerinden atlayarak öteki tarafa geçmişti. Bu SSCB’ nin Doğu Almanya’ da Komünistlerin düşmesine izin vermesi anlamına gelir.
İki lider arasında gerçekleşen Malta Görüşmelerinde öncelikle Rus ekonomisi üzerinde durulur. Prestroika’ nın başarıya ulaşması için ABD’ nin yapacağı yardım paketleri ve önerileri dile getirilmiştir. Bunlardan belki de en önemlisi serbest piyasa araçlarının Rus Ekonomisine entegre olması için ABD’ nin teknik yardım vermesidir. Malta’dan çıkan sonuç soğuk savaş döneminin artık bittiği ve ABD – SSCB arasında önemli bir işbirliği döneminin başlamasıdır.
Bu sırada Rusya’da yaşanan ekonomik kriz Gorbaçov’ un aleyhine işler. Bu durumdan yararlanan Boris Yeltsin Rus Hükümeti liderliği için kampanyasını hızlandırmıştır. Yeltsin Rus egemenliğini savunacağına söz verir. Özellikle açıklanan ekonomik paketin ardından gelen zam dalgası ve ülkede kıtlığın baş göstermesi Gorbaçov’ un politikalarına olan kırgınlığı artırır. Tüm bunların sonucunda Gorbaçov’ a karşı bir darbe girişimi olur. Yeltsin bu darbeye karşı bir tutum izler ve darbecilere karşı koyar. Bu cesur davranış sayesinde kahraman ilan edilir. Daha sonra ABD lideri Gerge Bush’ da darbecileri kınayan bir açıklama yapar ve Gorbaçov’ un görevine geri dönmesi gerektiğini açıklar. Ve darbe başarısızlıkla son bulur. Gorbaçov görevine başladıktan bir süre sonra Komünist Parti faaliyetlerini durdurma kararı alır. Artık Yeltsin dönemi başlamaktadır.
Darbeyle beraber Gorbaçov’ un ve merkezi hükümetin zayıflığının ortaya cıkması Ukrayna, Beyaz Rusya, Moldava, Azerbeycan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tataristan Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını ilanını da beraberinde getirir.
Artık tek adam Yeltsin’ di Sovyet Ordusu’ da Yeltsin’ i desteklemektedir ve 25 Aralık 1991’ de Gorbaçov istifa eder. SSCB’ nin varlığı artık sona ermiştir. Rus lideri Gorbaçov gibi ABD lideri George Bush’ da kendi halkı tarafından reddedilip seçimleri kaybeder. Soğuk Savaşı sona erdiren bu iki başkan artık yoktur.

Hiç yorum yok: