3 Haziran 2007 Pazar

Metal Fırtına

Türkiye'nin Amerikan güçlerince işgal edildiği varsayımına dayandırılan ":-):-):-):-)l Fırtına" isimli kitap, Amerikan Christian Science Monitor gazetesince, Türk tarihinin en hızlı satan kitabı olarak nitelendi. Genelkurmay Başkanlığı ise Burak Turna ve Orkun Uçar'ın kaleme aldığı politik kurgu ":-):-):-):-)l Fırtına"nın satışa sunulmasından önce Genelkurmay'ın görüş ve onayının alındığına dair çıkan haberleri yalanladı.
Amerikan Christian Science Monitor gazetesi, ":-):-):-):-)l Fırtına" isimli romana geniş yer ayırdı. "Roman olmasına rağmen pek çok Türk'ün Amerikan karşıtı bu kitapta bazı gerçeklikler gördüğünü" yazan gazete, kitabın Türk Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nda yaygın şekilde okunduğunu öne sürdü. Gazete, kabine üyelerinin de bu kitabı elinden düşürmediğini iddia etti. Kitapta, Türkiye'yi Amerikan işgalinden Rusya ve Avrupa'nın kurtardığının anlatıldığına dikkat çeken gazete, bunun son zamanlarda Türk kamuoyundaki fikir değişikliğini açık şekilde gösterdiğini vurguladı.
Türkiye'de yayımlanan bir haftalık dergi de Burak Turna ve Orkun Uçar tarafından kaleme alınan kitabın, yayınlanmadan önce Genelkurmay Başkanlığı'na gönderildiği ve Ordu'nun bazı konulara şerh düştüğünü öne sürdü. Genelkurmay Başkanlığı ise bu iddiayı yalanladı. Yapılan yazılı açıklamada, haberdeki iddiaların gerçek olmadığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nın kitapla hiçbir ilgisinin bulunmadığı belirtildi.
Turna ve Uçar'ın ":-):-):-):-)l Fırtına"sı, dünyanın siyasi gündeminde Türkiye'nin konumunu da ele alan bir roman. Kitapta, siyaset dünyamızın önemli yüzleri de gerçek isimleriyle yer alıyor.
-----

Adı: :-):-):-):-)l Fırtına
Yazarları: Orkun Uçar-Burak Turna
Türü: Politik Kurgu-Roman
Konu: ABD’nin Türkiye’yi İşgali
Olayın Geçtiği Tarih: 2007
Sayfa Sayısı: 302
Savaş Süresi 22 Gün
Yayınevi: Timaş Yayınları-2004
Bombardıman Sürüyor... Çember Daralıyor...
Romanda Adı Geçenlerin Bazıları
Recep Tayyip Erdoğan: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
Hikmet Pars: Genelkurmay Başkanı
Gökhan Birdağ: Gri Takım’dan.
George Bush: ABD Başkanı
Howard Strike: ABD Genelkurmay başkanı
Emel: Almanya’dan Türkiye’ye gelen ve İstanbul’da yaşamak isteyen bir gurbetçi. Akciğer kanseri olduğunu anladığı gün savaş başlıyor. Daha sonra Sansarlar direniş grubunu kuruyor ve Taksim’e düzenlenen saldırıda şehit oluyor.
Ali ve Aylin: İki sevgili. Taksim’de şehit oluyorlar.
Ömer: Kapkaççı. Savaş başladığında gönüllü asker oluyor. Genelkurmay başkanı Hikmet Pars’ı ölümden kurtarıyor.
Adrian III. Lynam: Ornicron şirketinin hissedarı, savaştan en büyük menfaati alacak olan kişi.
Ersin: Panikatak rahatsızlığı olan 23 yaşında sıska bir çocuk. Savaşta özel timlere yardım ediyor. Savaş esnasında ABD askerleri tarafından esir alınıyor.
Barkın ve Hale: Barkın ABD askerleri tarafından silahla öldürülüyor, eşi Hale ise tecavüze uğrayarak öldürülüyor.
Alper ve Sabahattin: Kerkük’te ilk şehit düşen tugaydan iki asker.
Olay 23 Mayıs 2007’de saat 00:10’da Kerkük’ün Kuzeydoğu’sunda Türk askerleri ile ABD askerlerinin sıcak teması ile başlıyor. Çatışmada Türk tugayındaki askerlerin tamamı şehit oluyor. CNN International Kuzey Irak’ta meydana gelen çatışmada 13 ABD askerinin öldüğünü ve 30 yaralının olduğunu, buna mukabil 35 Türk askerinin öldürüldüğünü açıklıyor.
Beyaz Saray, saldırgan tavır nedeiyle, Türk hükümeti ile başlaması öngörülen ikili görüşme trafiğini iptal ettiklerini belirtiyor. Ve ağızdan çıkan şu söz savaşın başladığını gösteriyor:
“:-):-):-):-)l Fırtına Harekatı başlamıştır.”
Operasyon bittiğinde Türk halkının psikolojisi yıkıma uğramış olacaktı. Tüm dünya medyasında Türkler’in Kuzey Irak’ta ABD askerlerine saldırdığı lanse edilecekti.
ABD Genelkurmay Başkanı Howard Strike bu operasyonun can damarını şu sözlerle açıklıyor:
“Ve Bu şehir dünyanın kalbi olarak da adlandırılabilir. Orası, İstanbul.”
İstanbul kelimesi o anda orada bulunan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’i derinden etkiliyordu. “Neden böyle bir şey hissettiğini bilmiyordu doğrusu ama sanki genlerinin çok derinlerinden hafızası ile bağlantılı bir noktada gizli bir his vardı. İstanbul’un kendisine ait dar bir gizil duygu yaşatıyordu. İstanbul kelimesi ona her şeyden çok anlamlı gelmişti. Ülkesinin resmi kurumlarında ve resmi işaretlerindeki Roma İmparatorluğu simgelerini hatırladı, doğal bir yakınlıktı hissettiği.”
“Unutma biz bu toprakları istiyoruz üzerindeki insanları değil!”
Bu cümle, Ornicorn adlı orta ölçekli bir madencilik ve enerji şirketinin dört gizli ortağından birisi olan Adrian III. Lynam’a ait. ABD Başkanının da mensubu olduğu Evangalist kilisenin önde gelen bağışçılarından birisi ve Türkiye’ye açılan bu savaşın perde arkasındaki planlayıcısı. İstanbul’a dünyanın en büyük Evangalist kilisesini yaptırmaya yemin ediyor.
Başbakanın Basın Açıklaması
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türk halkına savaşı şöyle açıklıyor: “Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye savaşa girmiştir. Amerika Türkiye’yi işgal edebilir ama izim kolay yutulur bir lokma olmadığımızı anlayacaktır!”
Basın toplantısından sonra MİT Müsteşarı Çetin Kutlu ile karşılaşan Tayyip Erdoğan bu savaştan neden istihbaratın haberi olmadığını söyler ve Çetin Kutlu, Başbakan’a hasır altı edilen önemli bir dosya bulduğunu söyler. Başbakan ise bunun arkasında kimlerin olduğunu sorar Çetin Kutlu’ya.
Kitabın ikinci bölümü hem bu olayın aydınlanmasında hem de savaşın çıkmasında ki temel sebep konusunda okuyucuya ip uçları veriyor.
İstihbarat Savaşları: Gri Takım
23 Ocak 2007
Frank Consal, Paris Voisy’de yaşıyor. Kolejde öğretmen. İstemediği bir ev, istemediği bir aile, istemediği bir iş… Gerçek adı Gökhan Birdağ. Zonguldak’ta küçük bir sahil kasabasında doğuyor. Teoman adlı bir adam tarafından Gri Takım kampına katılması sağlanıyor çocuk yaştayken. Kurt, Tilki, Kanarya, Çıyan, Fare ve Kunduz gibi eğitmenlerden fiziksel, kültürel ve psikolojik eğitim alıyor. Ve sonunda Gri Takım’ın bir elemanı oluyor.
Gökhan Birdağ, Arman Bogasian adında Ermeni asıllı bir tüccarı öldürmekle görevlendiriliyor. Bu görev sırasında kimliği açığa çıkıyor ve arabası havaya uçuruluyor. Gökhan Birdağ, Arman Bogasian’ı öldürüyor ve ondan aldığı çanta ile Almanya’ya kaçıyor. Otelde çantayı açıyor ve içindeki dosyayı okumaya başlıyor.
“Amerikan Hükümeti Türkiye’deki Bor, Toryum ve Uranyum madenlerinin işletim hakkını, 99 yıllığına Ornicron adlı Teksas’taki bir madencilik ve enerji şirketine satıyordu. Antlaşma 2007 Aralık ayından itibaren geçerliydi.
Bu dosyanın Arman Bogasian’ın eline geçmesinin sebebi, bu planın içine Ermenilerin de dahil edildiği, belki de ABD’nin, işine yarayan toprakları aldıktan sonra geri kalanını paylaştıracağı anlamına gelebilirdi. Ne de olsa Amerika kurulduğu ilk zamanlardan beri ve özellikle dünyada Protestanlığı yaymak için örgütlenen American Board of Commissioners for Foreign Missions adlı kuruluşun 1818 yılında yapılan senelik olağan toplantısında aldığı, bölgenin Protestanlaştırılması kararının hayata geçmesinin ardından her zaman Ermeniler nezdinde misyonerlik faaliyetlerinin ana üssü olmuştu. Ve sonrasında geri kalan bölgelerin bir kısmı belki kurulacak Kürt devletine, bir kısmı Ermenistan’a, bir kısmı Yunanistan’a…”
Dosyayı inceledikçe vardığı sonucu daha da destekleyecek bir çok ayrıntı yakalıyor Gökhan Birdağ…
“Parasını büyük ihtimalle Ornicron’dan alan Sentinel adlı bir düşünce kuruluşu Güney Kıbrıs’ta yapılan bir toplantıda Türkiye karşıtı örgütleri buluşturmuştu.
Vatikan’da yapılan gizli bir toplantıda, Hristiyanlar’ın kutsal hac mekanlarıyla dolu Anadolu’nun işgal sonrası tekrar bir Hristiyan yurdu haline gelmesi planlanmıştı."
İşin içinde devletler, dinsel kurumlar, lobiler vardı…
Zaten Başkan Bush 11 Eylül saldırılarının ardından "Bir Haçlı Seferine başladık dememiş miydi?”
***
Almanya’dan Türkiye’ye geçer Gökhan Birdağ. Onu havaalanından alırlar. Cengiz adında bir başka istihbaratçı Gökhan’ı sorguya çeker. Cengiz Amerikalılar’ı arkasına alarak gücüne artıran bir muhbirdir. Gökhan’ı öldürecektir. Gökhan dosyada olanları anlatır Cengiz’e, ama Cengiz’in niyeti kesindir. Cengiz tam tetiği çekeceği sırada Kurt kod adlı eğitmen silahlı adamlarıyla olay yerini basarlar ve Gökhan’ı kurtarırlar…
Gökhan dosyayı Kurt’a da anlatır. Kurt bu dosyanın sümen edileceğini söyler. Gökhan Amerika’nın Türkiye’ye saldıracağını söyler ve Kurt’a, kendisine iki tane atom bombası bulmasını söyler. Kurt, Gökhan’ın isteğini yerine getirir.
Kuvay-ı Milliye
ABD modern silah güçleriyle saldırır. Ankara işgal altında ve ABD’li askerler merkezde kontrolü ele alıyorlar. Toroslar’da içerlere doğru ilerleme başlıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ikili görüşme için gittiği ABD’de göz altına alınıyor.
Başbakan Rusya, Almanya, Fransa ve Çin’e Bor mineralinin geleceği ile ilgili bir dosya göndererek olayı diplomasi ile çözmek istiyor: “Eğer ABD, Türkiye’yi işgal ederse tek süper güç ile değil tek efendi ile muhatap alacaksınız!”
“Oynanan oyunun adı diplomasiydi. Türkiye’nin tek kurtuluş yolu, varlığının diğerlerinin varlığı için önemli olduğunu kanıtlamaktı.”
USS George Bush Uçak Gemisi
Pilot Yüzbaşı Civan Huxley, babası Körfez savaşı sırasında Amerika’ya göç eden ve Amerikan vatandaşlığına geçmiş bir Kürt, annesi ise Türkmen asıllı. Aslen Diyarbakır doğumlu ve çocukluğu Diyarbakır’da geçiyor. Ancak Amerikan vatandaşlığına geçtikten sonra orada eğitimini tamamlıyor ve pilot oluyor.
Koordinatları daha sonradan belli olacak bir sortiye çıkıyor Civan. Koordinatların kendisine verilmesiyle vuracağı hedefin Anıtkabir olduğunu anlıyor. Damarlarındaki kan kaynıyor ve uçağın içinde bir “Bize katıl!” diye bir ses işitiyor ve rotasını USS George Bush Uçak Gemisi’ne çevirerek gemiyi vuruyor. ABD, tarihinde ilk kez modern bir uçak gemisi kaybediyor!
İstanbul’da Psikolojik Savaş
“Düşman, yaptığı şeyin farkındaydı. İstanbul onun için son adımdı. Bu büyük şehir, zaferin ya da yenilginin adresi olabilirdi. Onunla iyi ilgilenmek durumunda olduğu için bütün gücünü burada yoğunlaştırmaya başlamıştı. Bombardımanların sürekli hale gelmesi yüzünden şehir sakinleri artık sinirsel tepkilerini kontrol edebilmekten uzaktı. Amerikan ajanları, bireysel gerilimleri sosyal gerilimlere taşımak için yapmadıklarını bırakmıyorlardı. Zengin mahallelerde fakirlere karşı gruplaşmalar olduğu yönünde söylentiler çıkıyordu.
Savaşın şiddeti kimin neye hizmet ettiğini gizliyordu. Varoş kesimlerde, Amerikan işgalinin getireceği güzel yaşamın reklamı yapılıyordu. Zengin semtlerde ise Amerikan destekli yönetimin ülkeyi Avrupa Birliği’ne sokmasının kesin olduğundan bahsediliyordu. Bu söylentileri kimin çıkarttığı belli değildi ama neticede etkilenenler oluyordu. Ruh dünyası yıkılmış insanlar her şeye inanma eğiliminde oluyordu.”
New York
Gökhan otel odasında Washington’a yerleştirdiği bombanın patlamasını ve yerle bir olan şehri televizyondan izliyor. Bu arada yine açığa çıkıyor ve kaçıyor.
ABD buna iyice sinirleniyor ve İstanbul’u ele geçirmek için işgale hız veriliyor.
Türkler İstanbul’da büyük bir direniş gösteriyorlar.
Savaş Bitiyor…
Rusya, Almanya, Fransa ve Çin, ABD’ye ültimatom göndererek geri çekilmelerini aksi takdirde Türkiye’nin yanında savaşa gireceklerini belirtiyorlar.
Condoleezza Rice, Başkanın istifa ettiğini, yerine Washington’da ölen Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in makamına atanan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in geçtiğini ve barış istediklerini söylüyor.
Tayyip Erdoğan halka şöyle sesleniyor.
“Bu zor bir mücadeleydi, var olma mücadelesi. Türkiye her kesimiyle önemli bir sınav verdi, savaş verdi. Neler olup bitti, daha uzun uzun üzerinde duracağız. Ama şimdi diyebileceğim tek şey şu: Savaş bitti ve Türkiye Cumhuriyeti ayakta!...”
Lynam’a Giden Yol…
Gökhan’ın yeni hedefi Lynam’dır ve onu bulur.
“Yok,” dedi. “Ölümün öyle kolay olmayacak. Sana bir hikaye anlatayım.”
Bir yandan da Lynam’a zorla yemek yedirmeye devam ediyordu.
“Orta Asya’da yüz kızartıcı bir suç işleyen olursa ona ibret olsun diye inanılmaz bir ölüm hazırlarlarmış. İçi boş bir kütük bulurlar ve adamı, kafası dışarıda kalacak şekilde kütüğün içine sokarlarmış. Ve bütün delikleri kapadıktan sonra suçluyu yedirir içirirlermiş. Suçlu yiyip içtikçe, kütük adamın pisliğiyle dolarmış tabii. Bir süre sonra suçlunun bedeni kendi pisliği içinde kalıp çürümeye başlarmış. Acı dolu, yavaş ve ibretlik bir ölüm.”

Hiç yorum yok: